SOLONK

“Yakın zamanda amcamı kaybettim. Çilingirle falan girdik evine. Kimsesi yoktu zaten. Küçük Langa’da yaşıyordu taaaa Almanya’dan döndüğünden beri. Aslında bakma güzel hayat 84 yaşına kadar benim bildiğim başı ağrımadı. Amcamın arka odada eski bi evrak çantası bulduk. Kilitliydi ama bıçakla kertip açtım kilidi. Bi baktım mektuplar ve fotoğraflar. Hepsinde de arkasına adının Mary olduğunu yazılı bi kadınla resimleri var. Çoğu yetmişli yıllara ait. Kimi İngilisçe kimi Almanca bi şeyler yazılmış ama belli işte aşk, meşk mevzuları. Okuttum da sonra zaten. Böyle 17 tane fotoğraf var. Son iki, üç tanesi 79 senesine ait. İkisinde Solonk da var. Ben bu Solonk’u görür görmez tanıdım; amcamın Almanya’dan yanında getirdiği, üzerine titrediği finosu. Birinde belli evde, diğerinde de böyle dere kenarı gibi bi yerdeler, kadının yani Mary’in kucağında da Solonk var. Arkasını çevirdim işte; tarih, Ferruh, Mary, So Long bi de yabancı bi iki satır yazı. Bütün hepsi kırmızı boyayla kalp içine alınmış. “ Benden sana kalacak küçük bir Elveda” yazıyormuş o kalp içindeki yazıda. Köpeğin adı; So Long “ Elveda” demekmiş yani. Ben onu İngilisçe falan bilmediğimden Solonk anlıyomuşum.Çok acayip hikaye çook. Sonra tabii ışınlanırsın 82 yazına. Amcam gelmiş köydeyiz. Bu Solonk bizim oradaki karabaş itlere benzemiyor, tüylü, beyaz, yer cücesi gibi bi şey. Amcam bunu bebek gibi kucağında gezdiriyor. O üzerine titriyor diye herkes titriyor. Kıskanıyorum basbayağı hayvanı. Her şeyi var böyle parlak purlak. Tasması var, topu var, gocuğu bile vardı böyle yakası kürklü mürklü. Tam sosyete iti. Nerede yakalasam eziyet ediyorum hayvana. Sonra bi gün amcam bahçede kuyruğunun ucunu çakmakla yakarken yakalıyor beni.Babanem amcamın elinden zor alıyor. Babanem sonra bana Solonk’un ölmüş bi arkadaşından amcama kaldığını söylüyor “ yapma tosunum öle şeyler” diyo. Ama amcanım söylediği şey böyle var ya zonkluyo başımın içinde; “bu köpeğin tırnağına zarar gelsin yatırıp keserim seni şu yalakta” diyor. İki, üç gün tırnaklarımı kemirerek hem geziyorum hem plan kuruyorum. Bi şekil Solonk’u alıp dereye gidiyorum. Oradaki kaldırabileceğim ağırlıkta taşı alıyorum ayaklarına bağlamaya çalışıyorum. Bağlasam dereye atıcam. Bi türlü olmuyor. Yanıma aldığım ip kısa geliyor, taşa sarınca ucu güdük kalıyor. Taşla kafasını ezip atayım diyorum içim almıyor. Sonunda hayvan parmağımı can havliyle ısırıp kaçıyor. Eve vardığımda evde buluyorum. O olaydan belki iki üç hafta sonra Solonk, köy yolunda bi traktörün altında kalıp ölüyo. Ben, öldü diye hem seviniyorum hem de ardından tutulan yası kıskanıyorum. Şimdi işte o fotoğraflar var ya böyle zınk diye geldi o yazın ortasına yerleşti. Çok acayip bi sızı bastı içimi. Bu Mary denen kadın beyninden hastalanıp öleceğini anlayınca hatıra kalsın amcama diye alıyo köpeği, adını da So Long koyuyo. Bi şekil daha ölmeden Elveda diyo yani amcama. Amcam da Mary ölünce Elveda’yı alıp Türkiye’ye dönüyor. İşe bak ! Bizim Solonk’a bak…. Ve ben bunu amcam öldüğünde, taaaa 40 küsur sene sonra öğreniyorum… var ya.. var ya…o derenin kenarında o hayvanın canını alsaymışım na burada çıban gibi sızlayacakmış yarası ben ölene kadar” İstanbul/ 2021

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑