
“Geçen biri destursuz tezgahtan fotoğraf alıyor. Du bakayım dedim maraza çıkarmadan derdi ne acaba? Hani turist falandır bi şey demiycem o zaman. Baktım videoya konuşuyor tezgahı anlatıyor şu var bu var, düz Türk yani. O zaman işte biraz asaplar oynadı. Niye çünkü itin köpeğin biri izler yutup mudur tiktok mudur onlarda falan, sonra iş edinir, bu tezgahı dağıtmayı kafasına koyar. “Efendim şarap satıyor domuz satıyor din elden gidiyor” bin türlü goy goyunu yapıp bi de haklı çıkar. Daha önce başıma geldi çünkü. O zaman Zeytinburnu’ndaydım, orada Afrikalı çoktu, diğer yabancı da çoktu onlar için tezgah oradaydı. Şimdi bu tarafa kaydılar. Burada yaşayan yabancılar yani benim alıcılarım. O yüzden ben onların damak tadına uygun ürünler satıyorum. Domuz beykın, piroscuta sosisi, elma şarabı, taze kişniş, başka çeşitli baharatlar, dondurulmuş vatruşka, çeşitli şaraplar, hamur işleri, soslar, içkiler, un çeşitleri falan. Ufak bi tezgah dükkan falan değil zaten ama aradıklarımı buluyorlar yabancılar. Yabancılar dediysem ensesi kalın yabancı değil, gariban göçmenler yani. Bu Ganalılar, Türkmenler, Gürcüler, Senegalli de müşterilerim var, Nijeryalı çok var. Cezayirli var. Ugandalı Var, yani, çokkk her milletten. Çünkü gariban tamam ama bi memleketinde yediğine benzer bi şey yiyecek ki sıla hasreti döşüne oturmasın. Senin gibi pilav üstü kuru yiyecek, ıspanak pişirecek değil. Afrikalılar mesela en bize yabancı onların yemekleri, baharatları. Garip diye o köyünde yediği ekmeğin kokusunu almasın mı? Öyle karın doyurmak, sofrada keyif çatmak değildir yemek, gurbette olan için anasının ninnisidir. Bu ucuz tezgahtan alır bi baharat yemeğine katar, ya da domuz alır yemeğine katar. O koku var ya o bildiğin koku alır seni babanın ocağına taşır. Ama 5 sene önce “vay nasıl domuz satarsın şarap satarsın sen Müslüman değil misin ?” diye gece sopalarla demirlerle geldiler, dümdüz ettiler tezgahımı, koltuğumu, küçük dolap falan zincirliydi işte onun falan sağlam tek parçasını bırakmamışlar. Güneş şemsiyesi vardı, Ali abinin dükkandan çıkma colanın kocaman böyle oda kadar neredeyse, onu bile yırtamamışlar, parçalayamamışlar da yakmağa uğraşmışlar. Bizim insanımızın kafası ne kadar tıngırdıyorsa o kadar başkasıyla uğraşıyor. Sana ne kardeşim domuzu, şarabı satan benim, yiyen de içen de başkası. Başka yerde almaya kalk bu domuz jambonu 100 gıramına 75 lira verirsin o da belki benimki kadar iyi değildir. Bende 200 gıramı 50 lira. Ben çünkü yerinden getiriyorum. Gürcistan’dan en makbulünü getiriyorum sana. Dükkan kirası da yok, bi tane tezgah, buzdolabı o kadar. Bu da benim ekmek teknem, maişet kavgam. O yüzden ben buranın yeri bilinsin, çakalların aklına düşsün istemiyorum. Foto falan yok, alacaksan bak, istediğini al git. Yoksa fotoğrafmış videoymuş bizi itin köpeğin önüne atma” İstanbul/2021
Bir Cevap Yazın