İYİ GELEN BİR HİS

“ 99 depreminde iki senelik evliydim henüz. Şimdi aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen ne yaşarsam yaşayayım o zamandan çıkardığım derslerle ölçüp biçiyorum. Depremden yaklaşık 15-20 gün önce görümcem ve kayınvaldem evde badana sonrası büyük bi temizlik yaptılar. İşte atılacaklar verilecekler ayrıldı falan. Kayınvalidemin evinde daha hala eşimin ortaokul, lise yıllarında giydiği takımlar duruyordu düşünün. Görümcem de dolapları boşalttı, sevmediği, giymediği bluzlar, kazaklar ne var ne yok ortalığa döktü. “Ne yapalım bunları?” falan konuşuldu. Sonra ortak kararla Kızılay’a vermek istedik. Ama salonun ortasına yığılmış giysi yığınını tek tek eledik, söküklerini diktik, kimini yeniden yıkadık, kimini ütüledik falan. Bu böyle 3-4 gün sürdü. Sonra güzelce kolileyip Kızılay’a verdik. O zaman Kızılay hala çok güvendiğimiz bir kurumdu. Sonra işte aradan belki 10 gün geçti geçmedi deprem oldu. Kayınvalidemle görümcem Gölcük’te biz de İstanbul’daydık. Görümcemi eşini ve oğlunu bi hafta sonra farklı farklı hastanelerde bulduk. Ama bu arada bütün morgları gezdik. Öldüğüne inanmıştık. Ev öyle bi yıkılmıştı ki oradan canlı çıkamazlar diye düşündük. Ayfer’i yani görümcemi bulduğumuzda eşim sevinçten konuşamadı uzun süre. Eşi ve oğlu Amerikan hastanesine görümcem de Validebağ hastanesine kaldırılmış. Bi sürü kırık, iç organlarda ezilme, kafa tasında çatlak falan. Hastanede yatarken bulduğumuzda üzerinde neredeyse hiçbir şey yoktu. Gece olduğu için deprem anında üzerinde sadece yazlık gecelik varmış o da enkazın altında yırtılmış, erimiş gitmiş. Altında hasta pedi üzerinde de yeşil hastane önlüğü vardı. Üzerine bi şeyler almak için hastaneden çıkarken bi anons duydum “ depremzedeler için yardım kolileri gelmiştir ihtiyaç sahipleri danışmanın önündeki kolilerden seçebilir” diye. Aslında çarşıdan alacak alım gücümüz vardı fakat o anonsu duyunca giysi işini hemen burada halletmiş olurum hastaneden ayrılmama gerek kalmaz diye düşündüm. Ben gittiğimde millet kolilerin başındaydı zaten. Ana baba günü herkes bi koliyi tutmuş içindekileri dökmüş falan. Benim hemen önümde hiç açılmamış bi koli gördüm. Hatta içimden kimse ellemeden bunun içindekileri Ayfer için alırım, ellenmemiş şeyleri giydiririm, mikrop falan kapmamış olur dedim. Koliyi bi açtım en üstte 15 gün önce evde Ayfer’in “ben artık bunları giymem” dediği reglan kollu, vişne rengi trikosuyla eşofman altı vardı. Çok ama çok tuhaf bi andı. Avcılar’dan Yalova’ya kadar altı üstüne gelmiş bi coğrafyada bi felaket sonrasında 10 gün önce “giymeyiz artık bunları, verelim” dediğimiz giysiler önüme gelmişti. Ayfer o hastanede 38 gün boyunca kendi kıyafetleri ile kaldı. “Bunları sevmiyorum artık!” dediği ne varsa hepsini bi daha giydi. O kadar kan kaybetmiş, olayın şiddetiyle o kadar büyük bi şok içindeydi ki o sıcakta bile sürekli titriyor, üşüyordu. O yüzden kolisindeki moher hırkayla, kadife eşofmanlarını bile giydi. Ben sonradan bu tuhaf olayı nasıl yorumlayacağımı bilemedim ama bendeki etkisi çok büyük oldu. Şimdi bu covid döneminde çok bunaldığımda bu olayı aklıma getirip buradan kendime tutunacağım bir güç, bir kuvvet çıkarmaya çalışıyorum. Bunun ne olduğunu bilmiyorum, ismini şu diye koyamam ama bana hayatımdaki sıkıntıları aşmamda manevi olarak büyük bi destek verdiğini söyleyebilirim. Sadece o anki hayretim bile bugüne farklı bakmam için büyük bir sebep. Ama bana sorsanız nedir bu mistik bi şey mi? Allah’ın işi mi? falan diye cevap veremem çünkü bi cevabım yok. Sadece bana çok iyi gelen, beni hayatta tutan bir his diyebilirim” İstanbul/2021

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑