BAĞCILAR VOLTRAN

“Depremde zarar görmüş bi dairem vardı Avcılar’da. Evin güçlendirmesini yaptırdıktan sonra kiraya veriyordum. Ama hep öğrencilere. Fakat canımdan bezdirdiler. Kızlı erkekli kalmalar, içkili partiler şunlar bunlar. Bana gelmez böyle işler. Sonunda canıma tak edip evi sattım, üzerine de ekledim, döviz, altın işleri yapan, para işleten bir kuyumcu tanıdığa işletsin diye verdim. 2 sene boyunca da kar payımı aldım. Faiz haram olduğu için bankaya yatırmadım. Yemem ben faiz. “Kim ki faiz yer ana, baba eti yemiş gibi olur” diye hadis varmış. Öyle derdi babam. Fakat bu senenin sonunda kuyumcu battı. Başka işler de yapmış, piyasalar karışınca o da gümlemiş. Bana dediği bu. Ha ben aslında eşeğimi sağlam kazığa bağlamışım elimde senetlerim var. Fakat paramı alamadım. Çünkü adamın üzerinde hiçbir kayıtlı mal yok. “Battım, ödeyecek bi kuruşum yok! aldığın kar payına say” dedi. Yani kanun yolu işlemiyor. Adamın senetlere karşılık mal varlığı yok! Ne alıcan elinden? 50.000 doların üzerine soğuk su içilmez dedim ben de bizim yeğeni soktum devreye. Genç, ateş parçası gibi kurşun yemekten de atmaktan da korkmayan arkadaşları var. Kendi de öyle. Yol yordam biliyorlar bu tahsilat işlerinde. Hatta bunlara “ Bağcılar Voltran” deniyormuş. Ben bunu çarpıldıktan sonra öğrendim tabii. Ben bu Yeğeni çağırdım; ” bu kuyumcuyla baş edebilir misiniz“ diye sordum. “Dayı sen hiç merak etme, elinde senetlerin varsa her türlü alırız o parayı, sen dayımsın, ben zaten bir şey istemem ama bizim arkadaşlar isterler. Neticede işleri bu. Onları da senin için %25 tahsilat payına razı ederim. Sen yeter ki senetlerin arkasını cirolayıp bize ver, gerisi kolay” dedi yeğenim. Kuyumcunun senetleri imzaladım verdim yeğene. Bunlar da kalkıp adamın Küçükçekmece’deki yazıhanesine gitmişler tahsilata. Orada işte silahlar, külahlar konuşuyor, arbede çıkıyor. Neticede kuyumcunun adamı yaralanıyor bunlardan bir kişi tutuklanıyor. Bu sefer bunlar benim kapıyı çalıyorlar; “dayı bize avukat parası, çorbalık para” bilmem ne. “Parayı aldınız mı?” “Yok almadık”. O zaman ne avukat parası! Ne çorba parası? “Cin olmadan adam çarpmaya mı çalışıyorsunuz?” diyorum kovuyorum bunları. Haaa işte orada başıma daha büyük bela sardığımın farkında değilim. ‘Bağcılar Voltran’ falan tamam anladık da yani, benim yeğenim ve arkadaşları. Öz be öz dayısıyım sonuçta. Fakat kazın ayağı öyle değilmiş. Bi sabah kapım çalınıyor karanlık karanlık tipler “ hayırdır?” Diyorum. Ellerinde benim senetler “bize 50.000 dolar borcun var!” diyorlar. “Nasıl olur??” şu bu, mevzu anlaşılıyor; Bu Voltran bilmem ne denilen şunun bunun çocukları piyasaya kendi borçlarına karşılık benim senetleri vermişler. Şimdi işte ben bu işi söküp atacak kılıcı, yumruğu sağlam birini arıyorum. Güvenirsem “Paşam sen, senetleri bu çakalların ellerinden al, benim 50.000 doları kuyumcudan kurtar, %50 si ananın ak sütü gibi sana helal olsun” diyicem.” İstanbul/2020

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑