“Tek çocuğum Almanya’da. Dört sene evvel bu ülkede yaşamak isteniyorum orada gelecek kuracağım diyip gitti. Orada, Hamburg’da Anadolu lisesinden iki arkadaşı vardı onlar yol yordam gösterdiler. Öyle böyle derken başardı yani gitmeyi. Üstelik Almancası hiç yoktu. İngilizcesi şakır şakır ama Almanya kendi dilini konuşmadan almıyor. İlla derdini anlatacak kadar bileceksin. Azimlidir ama öyle diğer tek çocuklar gibi sorumsuz şımarık yetişmedi. Kurstu, kasetti, internet siteleriydi derken az da olsa öğrendi. O ilk sınavı da geçti. Sonra orada Teknik Üniversite’ye başvurdu. Oranın sınavını da kazandı. Mastır programı gibi bir şey yani. Burada zaten bilgisayar okumuştu. Sonra bir şirket varmış, bilgisayar virüslerini ortadan kaldıracak teşkilatı kurup satan bi şirket. Oranın sınavına girdi ve kazanan üç kişiden biri oldu. Fakat demişler ki; “sen öğrencisin tam maaş alamazsın, ancak yarım maaş alırsın” Orada öyleymiş. Tutunmak için çoook yani insan üstü bi çaba sarfediyor. Biz de burada yok canımızdan kısıp oraya tırnak geçirmesi için elimizden ne gelirse yaptık. Hanımın emekli maaşı olsun, birikmiş üç beş kuruş olsun hepsini yolladık. Ama artık bu kurdan sonra o iş bitti. Yaklaşık 5 aydır destek yollayamadık. Hanım da emekli, ben de. Bir yazlığımız vardı Dikili’de onu da satıp paranın çoğunu ona yolladık. Dört sene içinde elimizde ne varsa işte. Türk parası ile Avrolu yerde evladımızı tutmak için her fedakarlığı yaptık yani. Toplam da 140.000 lira yolladık peyder pey. Akıl alacak şey değil normalde yani bizim Tele belli Avro belli ama çocuğumuzun geleceği için o orada biz burada tırmaladık. Bu görüntülü telefonu icat eden ya da edenler kimse elleri dert görmesin. Her şeyini görüyoruz. Evini, üstünü başını, motorunu. Hasret azalıyor bi bakıma, yoksa çok zor.. Bizim tek tutunacak dalımız. Biz de isteriz yakınımızda olsun ama ülke şartları malum, işsizlik, kriz, enflasyon. Çocuğunun başka ülkede yaşamasın tamam yanında dursun ama nasıl? Ne verecek bu ülke benim çocuğuma? Başka çare yok maalesef. Böyle böyle ülkemiz de evlerimiz gibi ıssızlaşıyor. Dağ köyleri olur ya, gençlerin hepsi büyük şehirlere gitmiş sadece köyde sadece ölümü bekleyen yaşlılar kalmış..İşte bizim ülkemiz de o dağ köylerine benzeyecek korkarım yakında. Issız, sessiz, çorak…” İstanbul/ 2020
DAĞ KÖYLERİ GİBİ

Bir Cevap Yazın