“Eğer bi yola girmişsen, birilerine söz vermişsen ya da ne bileyim aile kurmuşsan itlik, şerefsizlik yapamazsın. Ben bunu geçen defa da oğluma söyledim. Gene çekip gitti ama. Bu ikinci sefer. Üç sene evveldi, küçük torun 8 aylıktı gene aynını yaptı. Sonra üç ay geçti kuyruğu kıstırıp döndü. Yok şimdi gene. Ne b*k yiyo belli değil. 45 gündür yerini yurdunu bilen yok. İki kere anasını aradı “ ben mutlu değilim evde, beni merak etmeyin” diye. Şu kadarcık merak etmiyorum. Niye edeyim ben seni merak? Ben senin pırıl pırıl karını, iki çocuğunu merak ediyorum. Ne anlatayım daha? Bi baba daha ne diyebilir? Ben ona hayatımdaki yani en büyük dersi vermişim kendi hayatımdan. Daha ne yani? Ben askerliğimi 90’larda Güney Doğu’da yaptım. O zaman çatışma falan çoktu. Gitmeden nişanlanmıştım fakat orası adamı çok etkiliyor. Ben döndüğümde, şimdi şimdi düşünüyorum bunları tabii, eski ben değilmişim. Uyuyamıyordum en başta. İçim soğumuştu herkese. Nişanlıma falan. Şimdiki hanımım yani. Hiçbir şey yapmadan öyle evde oturdum. Odamda bile yatamıyorum. Salondaki kanapede ne kadar kestiriyorsam o. Hanım arıyor işte nişanlıyız daha ya, görüşelim diye. Üç ay geçmiş bi kere bize gelmiş de görüşmüşüz, içim istemiyor. Sonra bi gece arkadaşlar ısrar ettiler, Elmadağ’da klübe çıkalım illa diye. Yaka paça götürdüler. Orada işte ne olduysa oldu. Solistti kendisi. Güzel desen değil belki ama sevimli bi bayandı. Ama öyle gidelim isteyelim, nikah kıyalım bilmem ne değil yani. Onu biliyorsun. Başka başka dünyalar içindesiniz. Fakat daha 25 -26 yaşındasın, çok şey gördüm, yaşadım desen de değil yani. Toyluk var daha. Ama çarpıldım. Yukarda Allah var, çarpılmadım desem yalan konuşmak olur. Kısa bi şey oldu ama olmadı gibi aramızda. Ben ama şöyle bi şey yaptım ve bundan da çok pişmanım. Annem yüz görümlüğü olarak o zaman set almıştı. Küpe, kolye, yüksük, düğünde takılmaya. Öyle duruyordu kadife kutusunda. Şeytan dürttü o setin küpelerini hediye ettim ona. Bunlar olan şeyler olmaz değil. Herkesin başına gelebilir. Bunu da ben böyle çıplak anlattım oğluma. Sonra küpeler gittiği ile kaldı. Zaten orada kanuncu ile önceden varmış bi şeyler, o mesele gündeme geldi onun açısından. Ben tabii o zaman yani çok perişan oldum. İlaçla kendime geldim. Bak üzerinden 30’dan fazla yıl geçti hala girer rüyama. Hep de aynı rüya ha; karda arabada gidiyoruz tipinin içine giriyoruz ben arabayı deviriyorum sonra bi bakıyorum bu yok yanımda. İçim böyle nasıl eziliyor, kalbim yanıyo acıdan öyle lanet bi sızı. Hepsi bu ama. Sonra tabii yuvamızı kurduk, düzenimizi tuttuk, çoluk çocuk. Budur hayat. Gerisi ahmak adam fantezisidir.” İstanbul/2020
BUDUR HAYAT

Bir Cevap Yazın