BABAM KAÇ KERE ÖLDÜ?

“ Benim hatırladığım babamın hep evden uzakta olduğuydu. Denizciydi. Uzun görevleri olurdu zaten, bi gider aylarca gelmezdi. Sadece bi keresinde kardeşimin doğum gününde evde olduğu var aklımda. Hep beraber balon şişirmiştik, gittiği ülkelerden bizim için getirdiği hediyeleri vermişti falan. İkimize de asker oyuncak takımı almıştı ama çok acayip havalı, böyle yüzleri falan heykel gibi işlenmiş oyuncaklardı. Hatta bi parçası, yerde tüfeği ile sürünen bi piyade hala durur çalışma masamın çekmecesinde. Biz annem kardeşim ben Florya’da annenemlerle bitişik apartmanlarda yaşadığımız için öyle babamın yokluğunu çok hissettiğimizi hatırlamıyorum. Annem de “Mithat yok evde, yalnızız, ne yapıcaz?” falan diye öyle klasik kadın yakınmalarını yapmazdı. Sanki biz, anneannem, dedem, dayım, annem, kardeşim ve ben tastamam bi aile gibi yaşardık. Fakat çocukluğuma dair yine de çok iz bırakan bir şey vardır ki o da babamın bizi tamamen bırakıp gidişi. Yıpranmaları olduğu için çok erken emekli olup, “biraz dinlenmek, iş güç olmadan gezmek istiyorum” diyerek Amerika’ya gitti ve bir daha gelmedi. Ben o zaman 9, kardeşim 7 yaşındaydı. Annemse daha 36. Babamın temelli dönmeyeceğini biz bir yıl sonra anladık. Hiç aramadı, haber vermedi. Dayım, tanıdık kanalıyla adresini bulup Amerika’ya Ohio’ya gitti ve 15 gün sonra döndüğünde “öldü sayın” artık onu dedi. Biz sadece emekli maaşını aldık ondan sonra, ne bir haber ne bir iz. Sadece dayıma yakında bir çocuğu daha olacağını, mutlu olduğunu, artık Amerika’da yaşamak istediğini söylemiş. Dayımın dönüp de bize haberi verdiği gün salondaki büfenin kenarında durup kendi kendime “babam ölmüş” dediğimi hatırlıyorum. Zihnimde ve anılarımda da öyle kaldı. Çünkü çocuk zihni kesinlik istiyor. Eğer o zaman babamın orada bi aile kurduğunu düşünseydim belki şimdi ruh sağlığı bu kadar yerinde bi insan olamazdım. Hep babam çıkıp gelecek diye hüsranla beklerdim. Annem de çok güçlü, sızlanması olmayan, dirayetli bi kadındı. Ölene kadar bi tek gün bile “bıraktı beni çocuklarımla bi başıma gitti” falan dediğini duymadım. Belki içten içe üzülmüştür mutlaka ama bize hiç belli etmedi. Çok uzun yıllar sonra, neredeyse bi zamanlar bi babam olduğunu unutacak kadar uzun yıllar sonra konsolosluk kanalıyla eve bi mektup geldi. Mektupta babamın Ohio’da doğal nedenlerle 85 yaşında öldüğü ve kimsesizler mezarlığına gömüldüğü yazıyordu. Mektubu ilk okuduğumda hemen idrak edemedim. Bi yanlışlık olduğunu düşündüm bi an. Babamın ismine ve o vakte kadar yaşıyor olduğuna o kadar yabancılaşmışım ki bi başkasına ait kayıt zannettim. O zaman 10 yaşında büfenin yanında duran çocuk halim, 50 yaşındaki halime sordu; “insanın babası kaç kere ölür?” İstanbul/2020

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑