“4 senedir sokakta yaşıyorum. 6 ay Kadıköy’de otelde kaldım ilk başta sonra parayı ödeyemeyince eşyalarımı pencereden savurup attılar, beni de dövdüler. Şimdi kışın Sayray-I Cedid’de köprü altında, yazları çimlerde kalıyorum. Bi tane tekerlekli valizim var işte başka da bi şeyim yok. Annemin ölümüne kadar iyi kötü normaldi. Evdeydim, okulla sorunlarım vardı, babamla sorunlarım vardı ama sokakta değildim. Annem aniden pıhtı atıp ölünce babamla anlaşamadık. S*ktiri çekti bana. 25 yaşındayım, bu hayata da alıştım artık. Başka şansım yok. Burada yan yana 4 banka var o yüzden buradaki bankta otururken para veren çok oluyor. Demin mesela yaşlı bi kadın geldi iki lira verdi sonra kuyruktakilere “ Ay dönümüymüş bugün, sabah astrolog söyledi televizyonda, bugün sadaka vermek çok sevapmış, bereket kapısı açılırmış” dedi diye sıra bekleyen dört kişi daha para verdi. Biri 5 lira, biri üç lira, ikisi birer lira verdi. Böyle günler de oluyor ama hiç paramın olmadığı günler daha çok oluyor. Çünkü ben dilenemiyorum ama belli yani halimden, görüp de verenden alıyorum. İş başvurusu çok yaptım. Hepsi telefon soruyor, adres istiyor. Benim cep telefonum da yok, adresim de… Öyle olunca güvenmiyor bana. Güvense bile “hadi gel başla” diye nereden bulup da haber verecek? İşle de bitmiyor ki zaten. Bu hayata düşmüşsen buradan çıkmak çok zor. Normal bi insan toprağın üzerindeyse, sen çukurun en dibindesin. Ben umudumu kestim artık. Aç uyumamak, soğukta donmamak o kadar. Bi tane merdivenköy’de çorbacı var, beyrancı, o da uğradığımda mutlaka çorba veriyor. Her zaman oraya gidemiyorum ama bazen hasta oluyorum ya da halim olmuyor. O zaman köprünün oradan çıkmıyorum. Orada da pek huzur yok ama. Geçen ay 10 dakika boşlukta valizimi kestiler, içinden çoraplarımı, battaniyemi çaldılar. Bu yaşamaksa yaşıyorum, değilse 4 sene önce öldüm.” İstanbul/2020
ÇUKURUN EN DİBİ

Bir Cevap Yazın