“Bütün geçmişimde huzurlu mutlu tek bir aile anısı yok. Biz üç kardeşiz, iki oğlan bir kız. Kız olan en küçük kardeşimiz. Ben en büyüğüm. Babam ben 16 yaşındayken öldü. Bizim aramız hep 1,5 yaş. Annem sanki çok mükemmel bi anneymiş gibi peş peşe doğurmuş. Annem çalışmıyordu ama sürekli dışarda olurdu. Evde ne doğru düzgün yemek, ne düzen vardı. Karman çorman, sürekli itişme kakışma, küfür, hakaret olan bir evdi. Annem o zaman şimdiki gibi din, iman, tarikat işlerine bulaşmamıştı. Son derece frapan, göz alıcı giyinen, bi sürü dernekte çalışan, çok arkadaşı olan bi kadındı. Babam da inşaat mühendisiydi. Bazen şehir dışında şantiyelerde kalırdı. Annem de, babamda hep kendi dünyalarındaydı. “Kardeşlerini doyur, kapıyı kitle, bakkaldan onu bunu al, makarna yapın, yumurta kırın…” Biz hep yalnız, üstümüz başımız pis ve yarı aç olurduk… Mutfak tezgahı leş gibi tabak çanak çöp yığınından gözükmezdi. Kavga konuları genelde para olurdu. Bundan en çok yarayı ortanca kardeşimiz Serdar aldı. Şimdi keşin teki. Ben 16 yaşımdan 23 yaşıma kadar polis gibi onun peşinde gezdim. Karakollardan topladım, kusmuklarını sildim, keşlerden dayak yedim, para verdim.. Ama sonra baktım benim hayatıma ipotek koymuş, o zaman çekildim. Şimdi sokaklarda yatıp kalkan, anneme para için gidip, kıran, döken, döven bi adam. Ebru, yani kız kardeşim en sonunda çekip gitti Çanakkale’ye yerleşti. 130 kilo, boşanmış, ufak bi kira ile geçinmeye çalışan, bezmiş bi kadın. 35 yaşında ama gören 60 der. Annem şimdi 10 senedir tarikat bilmem ne işlerine girdi. Üzerinde çarşafı geçirmiş sanki bütün hayatı pürü pak geçmiş gibi o toplantıydı, bu duaydı, vaazdı neyse artık o işler öyle dolanıp duruyor. Serdar’ı, beş sene önce Ebru boşanınca önce onun üzerine attı. Götürdü Çanakkale’ye yerleştirdi. Orada Ebru’nun eşyalarını sattı, parasını çaldı, dövdü, keş arkadaşlarını eve topladı, yangın çıkardı bilmem ne. Sonra mecbur annemin yanına geldi. Şimdi bir hafta önce annem buluşmak istedi. Mevzunun özü; “Serdar senin de kardeşin. Ortada kalmasın, yanına al, ben yoruldum”. Bir saat konuştuk ama mesele bundan ibaret. Başından atıp bana yerleştirecek. Ben de evliyim bu arada. Kafasında plan yapmış, evin bi odasını eroinman kardeşime vericem, o da yaldır yaldır o hatim senin bu vaaz benim çarşafını savura savura gezecek. Böyle sorumsuz, her şeyi bi başkasının üstüne atmaya hevesli bi kadın. Ben de ; “Benim hiç kimseye sorumluluk borcum yok! Bi tek karıma, bi de köpeğime karşı sorumluyum. Ne yaparsan yap!” diyip çıkıp gittim. Bana şimdi mesaj atmış: “Resulullah efendimiz; Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olandır diye buyurmuştur” diye yazmış.” Şimdi işte son manüplasyonu aile mevzularımıza Resulullah’ı dahil etmek, son kozu Cenab’ı Allah’a ne hızla gelecek, yaşayıp göreceğiz.” İstanbul/ 2020
AİLE MEVZULARI

Bir Cevap Yazın