“Bizim kuşak kadınları kendimizi çok hırpaladık. Ben şimdi 60 yaşındayım, bakıyorum çevreme hep böyle. Okumuş çalışan kadınlar olarak çok yük bindi üstümüze. 70 ve 55 doğumlu arası bi kuşak böyle. Mesela 70’den sonra doğanlar çok hızlı değişen bi dünyanın içinde genç oldular, dolayısıyla daha esnekler. Ama biz; “Oku, çalış, evlen, çocuk yap, kariyerin olsun, çocuğun iyi yetişsin” falan filan. Bir gıdım kendime zaman ayıramadım. Şimdi eğitimli kadınlar öyle değil mesela, “evlenmem” diyor ya da çocuk yapmıyor. Bi şeyler ters gidince hemen boşanıyor, evde bizim gibi 3 kap ev yemeğin olsun, çamaşırlar jilet gibi ütülü olsun, işinde kimse sana beceriksiz demesin falan bunlar dertleri değil. Ahlaki kavramlar da daha esnedi, sosyal mecburiyetler de. Biz öyle olamadık. Bize mükemmel olmayı öğrettiler. En temiz ev seninki olmalı, işinde yükselmelisin, çocuğun en iyi okullarda okumalı, kocanın tek düğmesi bile kopuk olmamalı, misafirini iyi ağırlamalısın liste böyle uzar gider. Ben bankacılık sektöründeydim, kocam da Borsa’da. Evimiz Erenköy’de, benim işim Zincirlikuyu’daydı, eşiminki Gayrettepe’de. Oğlanın ilkokulu da Göztepe’de. Bi bu mesafeleri düşünün, bir de günlük hayatın mükemmel ve dakik akması için verilen mücadeleyi. 6-7 saat uyuduğum olmamıştır bu dönemlerde. 4 saat uyudum mu ohh ne güzel diyordum. Oğlum ilkokul birdeyken servise bindirip işe gittim. Servis okulun önünde değil de, sokağın karşısında durmuş. Oğlumda karşıya gerçekten araba çarpmış. Göztepe Eğitim Araştırma’ya kaldırmışlar. Düşünün cep telefonu falan yok. Sene 90. Ben bankada çalışıyorum 6-7 yaşında çocuk hastanede. Hala aklıma gelince elim ayağım titriyor. Bende çok büyük izler bırakmıştır bu olay. İşte sedyede çocuğumu oradan oraya gezdiriyorlar kırık çıkık, iç kanama, beyin röntgeni falan. Benim haberim 2 -3 saat sonra oluyor. Zincirlikuyu’dan Göztepe’ye nasıl geldim, oğlanı hastanede nasıl buldum 10 saat mi geçti arada 10 dakika mı bilmiyorum. Bu sadece bir olay. Bunun bi de sıradan günü var. O yol, iş ve ev yükü, oğlanı kolejlere hazırlama eforu, ev, araba sahibi olabilmek için didin, evliliği yürütmek için gayret, sosyal hayatı sürdürme çabaları…Nasıl yaptım tek başıma nasıl üstesinden geldim şaşıyorum şimdi. Bizim kuşak kadınları kocayı da biz idare ettik, bi çocuk da oydu yani. Eşit sorumluluk alanına rastlamadık. Çok zordu çokkk. Şimdi ben 60 yaşında değil 80- 90 öyle hissediyorum kendimi. Enkaz gibiyim ruhen. Çok kaygılı, aceleci, telaşlı, pimpirikli, evhamlı bi insan oldum. Oğlum da mesela liseden sonra bursla yurtdışına gitti. Önce Polonya’ya ardından İngiltere’ye gitti oraya yerleşti. Benim kaygılarımdan, kontrolcülüğümden, onu sürekli yönlendirme arzumdan kaçtı. Haklı buluyorum onu. Çünkü bizim kuşağa yüklenen mükemmel olma şartını ben istemeden oğluma da yükledim bi yerde. Şartlar zor olunca ister istemez kontrolcü oluyorsunuz maalesef. İşte oğlan da kaçtı bizden sonunda, belki de kurtardı kendini.” İstanbul/ 2020
BİZİM KUŞAK

Bir Cevap Yazın