SUNİ TENEFFÜS

“ Bi şey yaptım vicdan azabından kurtulamıyorum. Hep erken çiftleştirdik ondan oldu diyorum. Baristaydım, covidden hemen önce işten çıkarılmıştım ama kız arkadaşım daha çalışıyordu o zaman. Öyle acayip darlanma olmamıştı yani. Sonra pandemide o da ücretsiz izne çıkarıldı. Bunları belki de vicdanım rahatlasın diye anlatıyorum. Biritiş kedimiz 6 aylıktı, daha kısırlaştıracak parayı bile toparlayamamıştık. Kız arkadaşımın iş yerinde çocuklara almışlar bakamamışlar falan daha minicikken bize geldi, koynumuzda büyüdü. Bi çıkış yolu arıyorsun, zil parasızsın, dolap boş, kira mira sıkışmışsın. İnternette gezinirken yavruların 1500 teleden satıldığını okudum. İşte bi şey yok bunda falan dedim. Doğuracak satıcaz. Anneliği tatmış olacak hem, bizim de cebimize para girecek. 4-5 yavru doğuracak hesapta. Birini erkek tarafına veriyorsun geri kalanını satıyorsun. Bu parayı verenler de iyi bakarlar, hayvan severlerdir zaten falan filan. Kafa bu şekilde yolunu yapıyor. Bizim kızımız sabaha karşı 4 de üç yavru doğurdu. Biri zaten ölü doğdu. Biri sağlıklı. Diğeri de titriyor ölecek gibi, ağzında köpük gibi bi şey var. İnsan özünde kötü. Çünkü şunu hesap ettim o anda; birini erkek tarafına vermek zorundayım. Ölüyü veremeyeceğime göre can çekişen de yaşamalı ki 1500 e satayım. Kız arkadaşımla beraber kulak pomadıyla ağzını, boğazını temizlemeye çalıştık. Suni teneffüs kalp masajı yapmaya çalıştık. Ama avuç içinden küçük, ıslak, titreyen, öldü ölecek bi şey. Tutamıyorsun vıcık vıcık ıslak, kasılır gibi oluyor. Anne de inliyor başlarında. Kabus gibi. Hala içim fena oluyor. Üst katımızda bi doktor abimiz var, dert babasıdır. Ayşenur koşarak ona çıktı “abi gel n’olursun” diye. O sürede ben uğraştım. Göğsüne ezilmesin diye elimle değil de parmakla masaj yapmaya çalıştım. Ne kadar gördüysem sağdan soldan otomatik yapıyorum. Ağzını açıp nefes vermeye çalışıyorum. Ağzı minicik zaten, düzgünce açamıyorum, ellerim titriyor. Mutfakta çekmecede pipet vardı onu alıp ağzına sokup üflemeye çalıştım. Yok olmadı ama, elimde hareketsiz kaldı. Levent abi geldiğinde yapacak bi şey yok dedi. Dön gömlek indirmiş olduk adamı. Çok kötü oldum. İç çamaşırıma kadar ter içinde kalmışım. Anne vermedi hemen bize gömelim. Sabaha kadar sağlıklı yavruyla beraber diğer ikisini de emzirmeye çalıştı. İçimiz parçalandı. Biz orada Ayşenur, Levent abi ben karşısında ağlayarak içtik. Yapacak başka bi şey bulamadık. Yavruları öyle çöpe falan atmaya da içim elvermedi. Arka bahçeye gömebilirdik ama kirayı falan zaten ödemiyoruz, gidiciyiz burdan. Aklıma annemlerin bahçe geldi. Biz kiracıyız ama annemler ev sahibi, hani hep orada olacaklar hesabına. Levent abinin küçük buzluğu aldık taaa Küçükyalı’dan Büyükçekmece’ye gittik. Orada zakkum var bi tane eşşek kadar onun dibine benim atletlere sarıp gömdük. İçim rahatladı yerleri sağlam diye. Orada da işte içimden söz verdim Misi’ye “kızım söz kalan yavrunu vermiycem” dedim. Vermedim de. Şimdi iki kedi, iki de biz takılıyoruz ama akıbetimiz de meçhul yani. Bu krizde nasıl olacak nereye sığıcaz hiç bilmiyorum.” İstanbul/2020

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑