“Benim dedem benim gözümde yiğit bi adamdı, kahramandı benim için. Babamı ben küçükken kanlıları vurmuş. O yüzden dedem bizim reisimiz, başımız oldu hep. Ben 17’ye değdiğimde dedem de kaçakta vuruldu. Bayram üzeriydi. İşte kızkardeşlerim fistan alıcaz diye ben takım elbise mintan diye bekleşirken haberi ulaştı. Onu yıkamaya girdiğimde dedim; “oğlum olursa dedemin adını bırakıcam oğluma” Dedem bunu sanki bana vasiyet etmiş gibi aktı orada içime. Sonra evlendim peş peşe üç kızım oldu. Heves kaldı içimde. 4. Çocuğun erkek olduğunu öğrendiğimde davar kestirdim. Adını koydum; dedim Hüseyin geliyor. Ebem rahmetli dedenin adını bırakma oğluna, taaa Kerbela’dan beri yazısı kara bu adın. Ağırlık var, yas var, ağıt var ismin üzerinde dedi. Çok zor doğum oldu. Oğlan da anası da ölümden döndü. Kordonu boynundan çekmiş, oksijen gitmemiş. Ebem orada da dedi; “gel Hüseyin adından vazgeç bahtı aksın oğlanın” “Yok” dedim “benim dedeme sözüm var” Hastaneden çıktık biraz aklımda kaldı ebemin lafı. İsim bırakmadım, nüfusunu falan çıkarmadım çocuğa,”hele kırkı çıksın” dedim içimden. Kırk mevlidinde bizim oradaki şıhımıza ismini okuttum kulağına Hüseyin diyerek. O gece ağır bi havale geçirdi çocuğum. Sonra peşi peşine geldi. O vakit İstanbul’a hala oğlunun yanına geldik. Hastane hastane dolaştık olmadı. Yazılmış yazıyı değiştiremiyorsun. Şimdi aklı var çocuğumun bence, yok değil. Seviniyo, üzülüyo, bizim oranın türkülerini çaldın mıydı yatağında elleri havayı döver gibi çırpınır. 16 yaşında ama görsen 7-8 anca dersin. Yürüyemez, konuşamaz öyle. Yatağı sünnet yatağı gibi salonun ortasına kurulu. Kabarık böyle, süslü. Başucunda televizyonu, radyosu. Müziği çok sever.,Ben servis çekiyorum o yüzden vakitsiz eve geldiğim çok olur. Ama kapıdan girdim miydi uyanır hemen. Kuş gibi kucağıma atılmak için debelenir yatağın içinde sevinçten. “Oğlummm” derim kucağıma alırım saat kaç olursa olsun apartmanın önüne çıkarırım öyle kucağımda sabi çocuk gibi agu gugu etrafa bakınır. O bizim baş tacımız, ablalarının, anasının süt kuzusu. Ensesi yeni doğmuş bebek gibi kokar. Herkesin bi yazısı var. Onunki oymuş, onu koklamak, baş tacı etmek, ona kederlenmek de bizimkisiymiş. Ama içimi kurtlar da yiyor, yemiyor değil. Hani başka isim bıraksaydım yazısı da değiştir miydi diyerek” İstanbul/ 2020
YAZI

Bir Cevap Yazın