“Zaten çoğumuz 12 Eylül’le beraber saçılıp dağıldık. Bundan sonra hepimiz boşa düştük. Benim tanıdığım beş arkadaşım ilerleyen süreçte intihar etti. Tutunacak bi şeyleri kalmadı çünkü. Şimdi mesela bir sağcı bu kadar yenik hisseder mi kendini? Bu yüzden intihar eder mi? Bunu düşünmek lazım. Bu insanlar “devrim yapamadık” diye intihar etmediler ama bütün hayatlarını, insani ve vicdani değerlerini inandıkları ortak bir insani yaşam biçimi üzerine kurdular. Önce bunu kaybettiler sonra hapisler, işkenceler, sürgünler şunlar bunlar. Ve sonunda hayatın onlar için anlamsızlaştığını gördüler. Bunlara baktığında yenildik diyorum. Ama Bizim en büyük boşluğa düşüşümüz Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla oldu. Yozlaşmıştı. Yıkılacaktı yani. Ama.. aması var işte. Bunu bilmek yıkılması karşısında boşluğa düşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü her şeye rağmen yine de bir güvenceydi bizim için. Çünkü Amerika’ya karşı büyük bir güçtü.. Ondan önceki hayal kırıklığımız Kenan Evren’in Romanya’da Bulgaristan’da törenlerle karşılanması, Balkan nişanları verilmesidir. Bu biz devrimciler için korkunç bi yıkımdı. Şimdi o 78 kuşağı dediğimiz eski kuşak bir biçimde hepimiz birbirimizden haberdarız. Zaten 68 kuşağından çok fazla devrimci kalmadı hayatta. Devrimciler hep erken ölür. Ama sosyalizm her zaman bir umuttur. Yenildik diyorum ama biz çok güzel şeyler de yaşadık. Onurlu bir hayatımız oldu. 17 yaşında hayatımı adadığım öğreti insanlık onuru için en doğrusuydu. Benim o dönemde kurduğum dostluklara, güven ilişkilerine, cesarete, üretime ve paylaşıma belki oğlum 90 yaşına kadar yaşasa da sahip olamayacak. Ve bunlar bu ülke tarihi içinde çok önemli süreçlerdi. Biz tarihin o noktasındaydık, o tarihi biz yaptık. Sonunda yenildik belki ama biz haklıydık. Bunu bilmek bize yeter.” İstanbul/2020
Bir Cevap Yazın