“İstanbul’un en güzel denizi burada hatta Türkiye’nin. 77 yaşındayım. Yazlığım da var ha Lara’da. Çocuklar hanım falan ısrar etmişti illa olsun diye. Bana kalsa satarım da çocuklara kalsın diye tutuyorum. Ama gitmiyorum. Sabah kalkıyorum yanıma domates, peynir, zeytin, termosa çay. Atlıyorum metroya saat 9’da buradayım. Önce kahvaltımı ediyorum. Kız kulesine baka baka çayımı içip bi tane sigara tüttürüyorum sonra suya. Akşam 7, 8, hatta bazen arkadaşlar da oluyor daha geçe kadar kalıyoruz. Hem hanım da rahat, ben de rahat, vıdı vıdı yok. Hafta sonları gelmiycen ama. Ha çok bunaldın geldin o zaman 12′ de 1’de ayrılıcan, ana baba günü oluyor çünkü. Yüzme biliyorsan atla bi bak suyun temizliğine, 10 dakikada kurursun. Ama bak iyice biliyorsan, yarım yamalaksa boğulursun, akıntı var çünkü . Bi de bayrağa bakıcan sola doğruysa hiç düşünme atla. Çünkü o poyraz var demek. İstanbul’da poyrazda yüzmenin tadı başkadır, su tertemizdir. Bi girersin çivi çivi. Ben atladım mı anamın karnından yeniden doğmuş gibi oluyorum. Böyle denizi nerede bulucan? En ufak bi pislik, koku hiçbir şey yok. Ümraniye’de oturuyorum. En güzel yazlık burası benim için . Bak denizi görüyor musun cam cam. Bi de baksana Topkapı, Galata Kulesi hep karşında, seyrine doyum olmuyor valla. Psikolojik sitres falan ne varsa suya bırakıyorsun. İlerde bi iskele var kadınlar oradan giriyor daha çok. Yalnız ayağında deniz ayakkabısı olacak illa. Çünkü orada denize indiğin yerde yassı kayalar hep yosun tutmuş, çıplak ayak kayarsın. O yüzden ben oradan girmiyorum. Burada böyle kendiliğinden bi merdiven oluşmuş. Şu suya bak ya, lıkır lıkır içilir valla.” İstanbul/ 2020
LIKIR LIKIR İÇİLİR

Bir Cevap Yazın