“Tükkanın ismi Rusça “seni seviyorum” demek. Sevda için öyle koymuşum yani. Burada yaşasın diye, hiç değilse tabelada diye yani. Kavuşulsa zaten adı sevda olmaz. O zaman da ne bu tükkan olur, ne de adı olur. Olmadı işte biraz benden, biraz etraf lafından. “Ar yu Raşın?, Du yu vant şu, bu, bilmem ne” Hep böyle. Rahat vermediler. Bi de zaten çocuğu vardı orada, küçüktü daha yani. 3-4 öyle bi şeydi. Bi 15 senesi vardır. Olmazı olduramazsın. Aslen bizim kayıt Sason. Oradan gelmişiz. Ev Zeytinburnu’nda. Kardeşimle beraber kalıyoruz. Orada zaten iş yok, kalsan n’apıcan, ne yiyip içicen. Burada da iş yok ama sabır Allah’tan, yapacak bi şey yok. Üç bin lira tükanın kirası. Bi buçuk da eve veriyoruz. Şu an dört aydır tükkanın kirayı cepten veriyoruz, borç, kredi öyle. Bin lira yardıma ben başvurmadım ama kardeşim istedi, ona da çıkmadı. Sason’da annem kaldı bi tek. Babam çok önce vefat etmişti. Anneme de para olunca yolluyoruz, olmayınca n’apıcan zaten. Hastalık çıktı tükkan kapısını kitledik, o gün bugün iş yok. Bayanlar çok ayakkabı değiştirdikleri, çeşit sevdikleri için ayakkabı satıyoruz. Gedikpaşa’dan alıyoruz, burada satıyoruz. En pahalı ayakkabımız 70 tele. Gedikpaşa’da toptancıda kaliteli malına göre 100’e, 120’ye de var ama bizde o kadar pahalı yok. Bizim zaten müşteri hep yabancı oluyordu. Özbekler, Ruslar, Kırgızlar, Afrikalılar öyle hep. Onlar da yok şimdi sınırlar kapalı diye. Sabır Allahtan, umut bizden. Şimdi bakıcaz bakalım açılınca iyi olacak işşala. İstanbul/ 2020
YA TEBYA LYUBLYU

Bir Cevap Yazın