“İnsanlar o kadar şımarık, o kadar kendilerini önemsiyor ki beni en çok bu sinirlendiriyor. Yok sevdiklerine hasret kalmışlar, özlemişler falan. Ben 19 yaşında oğlumu 4 sene önce toprağın altına koydum. Hem de ipten ben indirdim bedenini. İpi kestim aldım. Ben pazara çıktığımda yapmış bunu. Aslında o saat kardeşinin de okuldan dönme saatiydi ama o gün antrenmanı vardı. Onu bile hesaplamış. Özlemek budur. Bir daha göremeyeceğinizi bildiğiniz insanı özlersiniz. Yoksa evlatların, sevdiklerin ne bileyim ailen toprağın üstündeyse neye sızlanıyorsun? Neyin şımarıklığı bu? Ben bu olayı o kadar çok kritik ettim, o kadar çok tekrar tekrar yaşadım ki artık acıya alıştım. Eskiden acıya bu kadar dayanıklı değildim. Şimdi her tür acıya şerbetliyim. Bi kere cehennem azabına benzer bir suçluluk oluyor içinizde. Sizin oğlunuz, siz mutlu edememişsiniz, derdine çare olamamışsınız, fark etmemişsiniz her şeyden evvel. İnsan bu kadar büyük bir acıyla imtihan olunca iki seçenek kalıyor önünüzde, ya siz de öleceksiniz, ya da bu acıyla yaşamanın yoluna bakacaksınız. Ben ikincisini yaptım. Çünkü bir çocuğum daha var geride. Üç ay sonra kuaföre gidip saçımı boyattığımda, manikür yaptırdığımda çevremdeki herkes beni kınadı. Bir kuyunun içindesiniz ama görüyorsunuz da sonuçta etrafınızı. Ayıplandım yani. İnsanlar, arkadaşlarım, akrabalarım, hepsi, hepsi yaptı bunu. Ama bu ne biliyor musunuz? Kendinize ölümden başka şeyler olduğunu hatırlatma ihtiyacı. Onun o son halini yani hayatta başka şeylerle değiştirmek istiyorsunuz. Şimdi ben o yüzden hiçbir şeyi dert etmiyorum artık. Bir de şunu fark ettim, acımı, olayı ne kadar çok anlatırsam o kadar iyileşiyorum. En kötüsünü yaşadım zaten diyorum. Eşim öyle değil ama o içine kapandı, bizimle de pek konuşmuyor. O yüzden kıyamet de kopsa benim için farketmez. Ben o ateşin içine girip çıktım zaten. Yaşıyorsunuz yani sonuçta. Hiçbir zaman unutulmuyor ama diyorum ya; siz o acıya alışıyorsunuz artık. Şimdi bu karantinaydı, virüstü falan bitmedi diyelim mesela. Öyle olsa bile ona da alışacağız, mecburuz çünkü. Toprağın üstünde kalmaya kararlıysan alışmaya alışacaksın. Başka çaren yok.” İstanbul/2020
TOPRAĞIN ÜSTÜ

Bir Cevap Yazın