“Sıkıntım benim öyle büyük ki, gene de Allah beterinden saklasın ama dağa taşa haykırasım var. Gelinim Şubat ayının 22’sinde doğum yaptı. Benim ilk torunum, kızım daha bekar ama gel gör ki sevinemedik. Hiç görmediğimiz, bilmediğimiz şeyler oldu. Gelin, çocuğunu görmek, dokunmak dahi istemiyor. Lohusalıkta olurmuş gerçi. Benim başıma gelmedi ne oğlumda ne kızımda. Ki oğlan ters geldi, makatıma kadar dikişti hep. Gene de kalktım çocuğumu emzirdim, evimin işini gördüm. Bu şimdi odasına kapandı ya uyuyor, ya kulağında koca bir kulaklık internetin başında, ya da vuruyor kendini sokağa. Öyle yok virüsmüş, yok lohusaymış hiç umuru değil. Daha zaten hastaneden çıktık bismillah eve geldik beni kovdu. Hiç alışık değilim. Kibar, nazik bir kız aslında. Mırıl mırıl konuşur böyle normalde. Üç senedir evliler daha bir gün ne o benim, ne de ben onun yani birbirimizin kalbini kırmadık. İçine mi attı artık bilmiyorum ben düşmanıyım şimdi onun. İşte oğlum yalnızdı 10 gün evvelsine kadar. Perişan oldu çocuk. Bu hastalık virüsünden zaten evde, işe gitmiyor. O bir şans işte bir bakıma. Yoksa el kadar çocuğa kimi bakıtırsın. Sonra işte bu sosyal mesafe falan hikaye oldu baktı tek başına olmayacak gitti ablasını getirdi. Kızımla beraber bakıyorlar şimdi. Benim kıza hiç sesini çıkarmamış Allahtan. Zaten meme falan vermiyor oğlana. Hastanede hemşirelerin zoruyla bir iki denedik o yani. Hiç ne gördüm ne duydum böyle bir şey. Kızla oğlan yalvarmışlar, hatta kız, “Serhat hüngür hüngür ağladı, yalvardı” diyor oğlum için . “Sen sağ sütü yeter, alma kucağına, görme tamam ama sağarsan biz biberonla veririz” diye. Yok ama ona bile mutfak tezgahının üzerinde ne var ne yok sinirlenip atmış yere “ çocuğu da alın defolup gidin başımdan” diye. Top gibi, nur parçası gibi oğlan aslında. Hani bazen çirkin böyle kıllı, saçlı, yamuk kafalı doğar çocuklar, bu yavrum öyle de değil. Pembe beyaz yumurta gibi oğlan. “Kime verirsen ver ben bakmıycam buna, istersen git sokağa bırak, istemiyorum bu evde” diyormuş oğluma. Ben oğluma kahroluyorum daha çok. Per perişan oldu, bi yanda bebek bakıyor, diğer yandan ev işini, kendi işini görüyor. İçim ona yanıyor. Gelinin kendi annesi zaten bakamaz şekerden bi gözü hiç görmüyor diğeri de anca ışığı seçiyor. Kendi evinde, bildik yerde günlük işini görüyor. Şimdi kör kadını çağırsam da bi şey yapamaz. Onun da ama telefonlarına falan hiçbir şeyine çıkmıyormuş zaten. Hastaneye doktora falan da şimdi bu coronadan götüremiyoruz. Nasıl bir bunalım bu? Geçecek mi? Kalacak mı? Onu da bilmiyorum. Ben işte her gün kaç fasıl görüntülü konuşuyorum oğlanla, kızla “ şunu şöyle yapın, mamayı böyle verin, gazını, tuzunu şöyle çıkarın” diye ama annesiz olmaz ki. Hem var, hem yok anne. Böyle bir dert içindeyiz işte. Şimdi oğlanın liseden bi arkadaşı vardı doktor çocuk. Onu aramış oğlan, işte o ilaç vermiş yatıştırıcı, sinir hastalığı için ama “onu da içmiyor” diyor oğlan. Ne olacak valla şaşırdım kaldım.” İstanbul/ 2020
LOHUSALIK

Bir Cevap Yazın