“Dert 1000 di bu corona belasıylan 1001 oldu. Her şey b*ka sarmış ama biz iyiymiş gibi yapıyoruz. Ben virüsten daha çok bu evde kalın lafından tiskiniyorum. Öyle böyle tiskinmek değil ama, midem alt üst oluyor, içime öğürtü geliyor. Biz de biliyoruz evde camız gibi yatmayı ama yaşamak için para lazım. Bilip bilmeden herkeş konuşuyor “ evde kal Türkiyem, evde kal Türkiyem” Bu durumda ben TC vatandaşı değilim o zaman. Ben her gün Gazi mahallesinden Başakşehir’e gidiyorum. İş 8 de başlıyor, ben sabah beşte evden çıkıyorum. Ben o zaman bu lafı duyunca çıldıracak gibi oluyorum, sanki alay ediyolar bizimle. Bunları slogan diye uyduranı çok değil üç ay asgari ücretle yaşatacaksın, sabah beşte kaldırıp otobüsnen, metroynan yola koyacaksın. Ayıp diye bi şey var ama saklanmış burada kimse bulamıyor ayıbı. Şimdi bu sıkıyönetim falan da olmaz. Neden olmaz biliyo musun? Çünkü kalantorlar istemez. Para akmaz. Bi de mesela nasıl olacak benim aylığımı Almanya gibi, İngiltere, Fransa gibi devlet mi verecek? yoksa bana “ne halin varsa gör mü” diyecek? Eğer öyleyse bunu ben de yaparım zaten, işten ayrılır açı açına oturum evde. Yani belki demokrasiden anlamamız gereken budur yani. Hani halkın kendi kendini yönetmesi ya, işte biz de kendi ohalimizi ilan ediyoruz madem, işte al sana tam demokratik bir hayat. Bizim sonumuz ne olacak bilmiyorum ama. Bizim hayatımızın bi değeri yok sadece onu biliyorum. Sadece benim çocuğum, anam, bacım, karım düşünür beni. Bi şey olsa onlar üzülür. Yoksa umum nazarında işçinin biri ölmüş, işte kireçleyip gömmüşler o kadar yani. Nerede olmuş? Acaba bize bulaşmış mıdır diye bi bakarlar sonra hayat devam eder. Öyle işte “sen evde kal yumurtan soğumasın Türkiyem, ben çalışırım.” İstanbul/ 2020
“EVDE KAL TÜRKİYE”

Bir Cevap Yazın