“77 yaşındayım. Şimdi polis görse bana ceza kesermiş, coronada çıktım diye. Sabah bana balkondan öyle sesleniyor komşum. Ben çıkıyorum ama evde duramıyorum. Her gün yürürüm ben. Hiç kimseye yakın olmadan yürüyorum, ona dikkat ediyorum. Ben kendim için değil de gençten birilerine bende varsa zararı dokunmasın diyerek. Zaten evde de kimse yok. Hiç evlenmedim. Karşıma öyle çok beğendiğim kimse çıkmadı. Boşuna da evlenilmez zaten. Çocuk oyuncağı değil ki bu iş. Mühim iş. Uzun yıllar çalıştım. Bakliyat işi yaptım, kuru temizlemeci çalıştırdım, matbaacılık yaptım ilk zamanlar. Şimdi çalışmıyorum. Rahmetli annem kimseyi beğenmiyorum, yuva kurmuyorum diye çok sitem ederdi bana. “Oğlum falancanın kızı çok güzel bi görsen” mesela. Ben bakardım işte kimine “elleri büyük”, kimine “boynu kalın” kimine “sesi cırtlak” , kimine “mevzun değil” diye kusur arardım, hiçbiri tam gönlüme göre olmazdı. Benim beğendiklerim Figen Han, Feri Cansel, Zerrin Egeliler sonra mesela Mine Mutlu gibi mihraplı, endamlı kadınlardı. Bilmiyorum çoktandır haberim yok rahmetli mi oldular? Hayattalar mı? Bi Feri Cansel’i biliyorum, o çok evvel rahmetli oldu, diğerleri toprağın altında mı? üstünde mi? haberim yok. Benim için hepsi yaşıyor ama. O bakımdan soracak olursan hepsi hayatta. Sophia Loren’i de çok beğenirim mesela. Çok filmlerini seyrettim. Onu hep bi çarpık gülüşlü İtalyan adamla oynatırlardı, hep evcimen, çileli kadını oynar. O yakışır çünkü ona. Ha bir de gençlerden Madonna var, ecnebilerden onu da beğenirim. O yaşıyor ama biliyorum. Çok seneler evvel Bodrum’a gitmiştim. Sene 84’dü veyahut 85. İşte Figen Han’a orada rastlamıştım. Aynı otelde kaldık. O zaman böyle tam ben havuzun büfesine giderken o da havuzdan çıkıyordu, hafifçe sendeledi, ben de merdivende elini tuttum öyle insiyaki yani, yardım nevinden. Çok nazikçe teşekkür etti. O mesela benim en güzel hatıramdır. Düşünürüm bazen nasıl büyük bir tesadüf olduğunu. Hissi kablelvuku gibi bi şey. Aynı yer, aynı otel, aynı tarih. Çok izledim orada onu rast geldikçe. Yani ama öyle arsız, edepsiz bir insan gibi değil de büyük bir sitayişle. Böyle işte şimdi yuva kurmamış olmaktan pişman mıyım diye sorsan, değilim diyeceğim. Çünkü bir eksiğim yok. Yalnızlık da hissetmiyorum. Neden diyecek olursan. Ben çok hayal kuran bir insandım. Gençliğimde de öyleydim. Oooo kafamın içi.. o şey vardır hani dürbün içinde, hep envai çeşit şeyler, onlar gibi. Bir adı vardı onun, dilimin ucunda.. hah çok yaşa; kaleydoskop. İşte onun gibi benim kafamın içinde de anılar, hayaller, gelmiş, geçmiş hep yanıp sönüyor rengarenk.” İstanbul/2020
KALEYDOSKOP

Bir Cevap Yazın