“Benim anneannem Alman asıllı, 1955 de Türkiye’ye gelmiş. Musevi olmamasına rağmen Almanya’dan kaçmış. Çünkü hem Almanya hem de bütün Avrupa çökük olduğu için o da yukardan aşağıya inerek yavaş yavaş tek başına buraya gelmiş ve Türkiye nispeten daha iyi durumda olduğu için burada kalmış. Sonra da İstanbullu Rumlardan olan dedemle tanışınca evlenmişler ve annem doğmuş. İkisi de vefat ettiler. Dedem geçen sene öldü. Kasımpaşalı Rumlardandı. Adım Alman adı ama soyadım Türkçe. İnsanlar yadırgıyorlar genelde hem İsmimden dolayı, hem de yoğun bir Alman aksanıyla Türkçe konuştuğum için. Şimdi insanlar bana iki tarz soru soruyorlar; biri “sen nesin?” ikincisi “nerelisin?”. Nerelisin diye sorduklarında yani direkt İstanbulluyum diyorum çünkü başka cevabı yok. Burada doğdum, burada büyüdüm Dedemin bütün ailesi de, babam da, annem de, ben de, burada İstanbul’da doğduk büyüdük. Ama, “sen nesin?” derlerse, şahsiyet olarak kendimi daha çok Türk gibi görüyorum ama Alman ve Rum asıllı olduğumu da inkar etmemek istiyorum sonuçta. Birkaç senedir Rodos’ta turizm işiyle uğraştığım için senenin 7 ayı Rodos’ta 5 ayı İstanbul’da kalıyorum. Fakat bu kimlik mevzuları karışık, Yunanistan’da hiçbir zaman yeteri kadar Rum sayılmıyorum, Türkiye’de de burada doğup büyümeme rağmen yeteri kadar Türk sayılmıyorum. Benim için aslında dünya vatandaşı da denilebilir. Ben kendimi öyle tanımlıyorum. Mesela Vodafona gittim bir hafta önce bana “ sen ne güzel Türkçe konuşuyorsun” dediler Çünkü ismime bakıyor Türk adı değil, görüyor, diyor ki bu “ gayri müslim bir şahsiyet” ama benim bir Türkiye vatandaşı olabileceğim aklına gelmiyor. Bu tür yadırgamalarla çok karşılaşıyorum ama ayrımcılıkla ilgili bir şey yaşamadım. Fakat 27 yaşındayım 10 sene sonra yani 37 yaşında kendimi görmek istediğim yer ne Türkiye, ne Almanya ne de Yunanistan. Hollanda’ya yerleşmek istiyorum çünkü insanlar orada daha mutlu, daha relax.” İstanbul/2020
DÜNYA VATANDAŞI

Bir Cevap Yazın