“Ben Orduluyum ama sık geliyorum İstanbul’a. Çocuklarım, torunlarım hep burada. Her biri bir köşede. O yüzden ben geldim mi Esenyurt’ta, Çekmeköy’de, Beylikdüzü’nde, Tuzla’da, Mecidiyeköy’ünde canım nerede isterse orada kalıyorum. Kiminde 10 gün, kiminde 5 gün, öyle. İlk İstanbul’a gelişim askerlik zamanıydı. Birliğimiz Yıldız’daydı. Ben o zaman ilk geliyorum ya İstanbul’a, dedim o zaman ” ne kadar zarifmiş, kibarmış bu İstanbullu hanımlar” diye. Kıyafetleri, konuşmaları hep bir başkaydı. Bizim oralar gibi değildi. Yani içimden geçti o zaman İstanbullu bir hanım alayım diye ama kısmet değilmiş. Dilleri tatlı, endamları, giyimleri hep güzeldi. İstanbul’da en çok buraları seviyorum işte, Beyoğlu, Tünel, Gümüşsuyu, Yıldız. Askerlik yaparken de izin günleri hep buralarda dolaşırdım. Sonra benim askerliğin sonuna doğru rahmetli Menderes asıldı. Hiç ummazdın asılsın. Bir eser gürlerdi ki öyle ipin ucunda gideceğine hiç akıl ermezdi. Ben de gencim işte, askerim daha yani şaştık kaldık. Ama ben en çok İstanbul’un vapurlarını severim. İğne ucu gibi burunlarıyla, gelin kız gibi öyle bembeyaz süzülürler ya bayılırım. İnsan mest oluyor seyrederken. Sen madem hikaye kaydediyorsun bi çayını içeyim o zaman, sağlık ocağının açılmasını bekleyeceğim çünkü burada. Böbreklerimin üstü ağrıyor, taaa yan boşluklarıma kadar vuruyor. Bi muayene etsin doktor bakalım ne diyecek. İlaçlık bi şeyse çekmeyeyim sancıyı. Senin çayına ben de sana Ordu’dan fındık yollarım. En güzel fındık bizim oranınkidir. Yaz şu kağıda adresini bir koli gönderiyim sana” İstanbul/ 2020
İSTANBULLU HANIMLAR

Bir Cevap Yazın