“Üç senedir Türkiye’deyim. 1 sene Bursa’da çocuk baktım, sonra İstanbul’a geldim. Bahçeşehir’de, Silivri’de, Tuzla’da, Etiler’de çalıştım. Türkmenim, 63 yaşındayım. Benim aileden çok var burada. Kız kardeşim, iki abim, dört yeğenim burada. Bizde geçim çok zor. O yüzden buradayız. Decamber’da gidecektim olmadı şimdi April’e yeğenimin düğünü var ama virüs çıktı. Uçmuyormuş uçaklar bizim oraya. Bizde maaşlar 3000-4000 manat. Ne yaparsın o paraya? Sadece 30-40 kilo patates alırsın. Başka bi şey alamazsın. Özlüyorum çocuklarımı. Bir kızımın kocası çok kıyıcı. Kaçtı gitti benim oradaki eve. Üzülüyorum uzakta. Ne yapabilirim ki? Ama kayın anası çok iyi kadın. Gitmiş kızımla iki torunumu yanına almış, kendi oğlunu kızıma kıyıyor diye evine koymamış. 15 gün saklamış orada kızımı. Burada şimdi 2500 alıyorum hepsini eve çocuklara yolluyorum. Baha çok ama. Gene bu virüs yüzünden hep yükselmiş fiyatlar. Hepsi dışardan geliyor çünkü. Az koyun soğanı yemeklere, makarna yiyin diyorum. Yüksek çünkü hepsi. Bizim prezadant’ı kimse eleştiremez. Buradaki Türkmenler ancak bi şeyler söylüyorlar, Aksaray’da toplanıp resimlerinin üzerine falan bi şeyler yazmışlar. Ama uzaktan, buradan. Virüs bizde var mı yok mu o yüzden biz bilmiyoruz. Prezedant var derse vardır, yok derse yoktur. Biz, bizim televizyonları bile izlemeyiz, doğru haber yoktur çünkü. Her şey prezadantın istediği gibidir. O derse, şunu desin o çıkar onu söyler. O yüzden kimse bi şey sormaz, ne olacak demez. İşte eğer virüs varsa April’da da gidemem belki o zaman August’a kalır. Prezadant ne derse öyle olur.” İstanbul/ 2020
GURBET

Bir Cevap Yazın