“Ben hep asker, polis öyle şeyler olmak istedim. Üniformalı, böyle çakı gibi, düzgün öyle işleri sevdim hep. Askeri okul sınavları olsun, polislik okulları olsun hep hevesim vardı o zamanlar. Gördüm mü gözlerim yaşarırdı böyle imrenmekten. Ama olmadı işte. Babam o zaman hububat işi yapıyordu, iyiydi işleri. İşin başına geçersin falan filan. Sahipsiz olduk yani. Hevesimiz yarım kaldı. Her işim öyle oldu ama. 48 yaşındayım şimdi bakıyorum hiçbir hevesim olmamış. “Ticaret lisesine git” dediler o zaman, işte öyle babamın işi bakımından. Sonra zaten tepetaklak oldu her şey yani. Muhasebecilik yaptım bi süre, sonra sevmedim o işi. Pislik temizliyorsun yani. Yuva falan da kuramadık. O mevzuda da annem olsun, ablam olsun “o olmaz, bu bilmem ne” işte velhasılı kelam ben hayatta hiçbir arzuma erişemedim. Benim gönlümden geçenler torun torba sahibi şimdi. Bu saatten sonra ne olur? Hiçbir şey olmaz. 6 sene evvel Niğde’den İstanbul’a geldim. Şimdi işte hafriyat işleri, mantolama, güçlendirme falan öyle işlerde çalışıyorum. Bi şurda, bi burda. Başı belli bi şey değil yani. Ama aileme kızgınım yani, içimde öyle bir öfke var. Düşünüyorum niye hiçbir işim rast gitmedi diye bakıyorum ucu gene aileye dokunuyor. Hep engellediler. Benim ortaokuldan olsun, mahalleden falan olsun polis olan arkadaşlarım şimdi komiser falan oldu yani. Yuvaları, şunları, bunları her bakımdan hayatları düzülü. İmrenilecek bir hayat yani bana göre. Ben de öyle olabilirdim. Boyum, kilom falan olsun hepsi tutuyordu. Sonra işte kendime bakıyorum hiçbir şey olmamış, hep caydırılmışım her hevesimden. O bakımlardan mutsuzum. İçim kırık. Şu şöyle olsun, bu böyle olsun bir istediğim yok artık. Her şeyin bir vakti var yani. Ne iş olur gönlüme göre artık, ne aile, ne düzen.. Şimdi bakıyorum kervan çoktan geçip gitmiş, ben göçecek yer bulamamışım.” İstanbul/ 2020
HEVES

Bir Cevap Yazın