“Dört ay oldu oğlum nişanlanalı. Yaz sonu için evlilik falan diyorlardı ama gelin işten çıkarıldı yılbaşı arefesinde, o yüzden evlilik konusu şimdi tıs pıs. Bir ses yok bakalım, yaza, maza diye. Ne yalan söyleyeyim yukarıda Allah var, sevindim valla. Ama tabii oğlana öyle demiyorum. Neme lazım ters mers teper. “Tabii oğlum aceleniz yok, daha iyi bir iş bulur inşallah, sonra evlenirsiniz” diyorum. Ben, ilk gördüğüm andan beri oğluma uygun bulmadım. Benim oğlum, neşeli, hatırnaz, güleç bir çocuk. Bu kız ise hatır hutur. Neşesiz, mutsuz, şevksiz bir kız. En başından merhametli değil bir kere. Bence bu en büyük eksi. Köpeğimiz var evde. Eti puf gibi, öyle tatlı, öyle sevimli. Her gelişinde kuyruk sallayarak gider yanına, koklar, kucağına al der, ama bu ayağının ucuyla iter hep Kuki’yi. Bir günden bir güne başını okşadığını ya da sevgi dolu bir şey söylediğini duymadım. Karakteri böyle kızın. Odun gibi. Bir şeye de sevinsin, mutlu olsun, ya da heyecan yapsın di mi? Ama yok, içinde yok. Mesela geçen gece yemeğe geldiler, boğazım ağrıyor diye mızıl mızıl. Ben de ertesi gün whatsapp’tan yazdım; ” güzel kızım akşam hastayım diyordun, nasıl oldun? ” diye. Cevap şu: ” teşekkür ederim iyiyim, ya siz?” Şimdi bu cevap mı Allahaşkına. Ben de ne yaptım? Çok güzel yumuşacık, içi peluştan bir sabahlık almıştım yılbaşı hediyesi diye onu büyük geline verdim, ona da hava. Bence kendi mutlu olmayan başkasını mutlu edemez. Bu da mutsuz bir kız. Abadan ipekli dokunur mu? Dokunmaz değil mi? Bundan da o yüzden eş olmaz işte.” İstanbul/2020
ABADAN İPEKLİ DOKUNMAZ

Bir Cevap Yazın