” Aşırı hassas bir insanım. Bütün hayatım boyunca da öyle oldum. Sinir uçlarım açık gibi. Her şey bana dert oluyor. Dün sarı nokta için göz dokturuma gittim. Baktım muayene odasında, içinde bulanık su olan bir leğen ve içinde de iki kaplumbağa var. Bir tanesi ben doktoru beklerken devamlı leğenin kenarına kadar gelip ön bacaklarıyla dışarı çıkmak ister gibi hareketler yaptı. Gözümü hiç ayırmadan izledim. Leğenin kenarına her gelişinde diğeri de yanına yanaştı. Sanki benden yardım istiyorlarmış gibi hissettim. Doktor gelince sordum “yeni mi aldınız? daha önce yoklardı” diye. 12 sene olmuş meğer alalı. 10- 11 senedir de muayenehanedelermiş. Kapalı balkondalarmış aslında hep ama pimapenler değişeceği için şimdilik içeri almışlar. Adları ne diye sordum . Önce hatırlayamadı. “Valla benim eski hanımın işleri bunlar, başıma kaldılar” dedi. Sonra biraz düşününce “haaaa Fatoş ile Basri’ydi” dedi. 35 yaşına kadar yaşıyorlarmış. Martılar parçalamasın diye denize bırakamıyormuş. Belki biraz daha irileşirlerse Viaport’un oradaki gölete bırakacakmış. Öyle dedi. İçimden keşke çabucacık ölselermiş dedim. İşte dünden beri bu olay iğne yutmuşum gibi göğsümü tırmalıyor. O bulanık suyun içinde ben yüzüyormuşum gibi. Belki sarı noktadan kör kalsan bunları görmezsin işte. Ne bileyim böyle abuk sabuk şeyler geçiyor işte aklımdan. Hayır bir de o kadar uzun süre adlarını soran olamış ki onu bile zor hatırladı. Dert işte bunlar hep bana.” İstanbul/2020
FATOŞ VE BASRİ

Bir Cevap Yazın