” Yeni yıla nasıl başlarsan öyle gidermiş derler ya, işte; yılbaşımızı da zehir etti. Ben şimdi düşünüyorum ergenliğinden beri böyle bu iş. 41 yaşına bastı Kasım’da. Yaklaşık 13- 14 yaşından beri, yani kızım doğduğundan beri diyeyim, bana hayatı zehir ediyor oğlum. Ve açık açık söylüyor da bunu ” siz bana hayatı zehir ettiniz! ben de size edeceğim” diyor. Yılbaşı akşamı için kızımın evinde toplandık. 9 aylık çocuğu olmasına rağmen gayet güzel hazırlanmış. Gene Allah’ın sevdiği kuluymuşuz da kayınvalidesiyle, kayınpederi grip yüzünden gelememişler. Kızım, özenmiş herkes ne seviyorsa onu yapmış. Dışardan da almamış hiçbirini. Oğlum çerkez tavuğunu çok sever mesela, onun için de çerkez tavuğu yapmış. Zaten çok munistir. “Abi, abi” diye hep pohpohladı hep gece boyunca. “Şöyle otur abi, böyle geç abi, bak sen seviyorsun diye acısını bol koydum” falan filan. Huyunu bildiği için hep abisini de el üstünde tutar. Ama oğlumunki bir hastalık. Üzücü olsa da bunu kabullendik artık ailece. Bütün mesele o çocukken babasından ayrılmış olmamız. Kızım ikinci eşimden. İşte bütün mesele o! “Yasemin’e” yani kızım için diyor; “Ona her şeyi yaptınız, bana yapmadınız.” Eşşek kadar adam oldu hala sızlanması bu! Halbuki hepimiz, hatta üvey babası, yani kızımın babası da dahil dellenmelerini bildiğimiz için hep altan alırız. Şimdi, bi de bu kıskançlık cinnetlerine torun eklendi. Onu sevmeye gittiğimi öğrendiğinde söylemeye bile utanıyor insan ama küfürün bini bir para. Söylemeye korkuyorum artık, yalan söylüyorum. Telefonla hep takipte; “neredesin?” diye. Yılbaşı akşamı da güzel başladı ama sonra hep aynı terane. Torun kucağımdayken bi şeyi bahane edip sofrayı devirdi. Hindiydi, pilavdı, mezelerdi, içkilerdi yarısı yerlerde, yarısı üstümüzde başımızda. Bağırmalar, çağırmalar üstüme yürümeler falan. En sonunda hırsını alamayıp beni kapıya çarptı. Omzum hala mosmor. ” Allah senin belanı versin! lanet olsun senin gibi anneye!” deyince, eşimle, kızımın eşi yaka paça dışarı attılar. Hep aynı şey işte, ” Ne şerefsiz anne babaymışsınız siz! yapmadınız da, etmediniz de, lanet olsun size!” hep bunlar. Pişirip pişirip önüme koyuyor. Her dilden konuştum, hala da konuşuyorum ama yok !, hiçbir şey değişmiyor, hatta gittikçe şiddeti artıyor. Öfke kontrolü yok mesela, ne bulursa atıyor, kırıyor, döküyor. Halbuki kirasını, apartman aidatına varıncaya kadar yatırırız. Markete giderim mesela bir araba da onun için doldururum. En kötü çocukluğu o geçirmişmiş güya öyle diyor bana. “Öl! geber!” diyor, anneannesinin yanında geçirdiği iki yıl için. Çalışmıyor da, annemden kalan evin kirasını yiyor. Çok üzücü. Dert sahibi oldum onun yüzünden. Böyle başlayan yıldan ne hayır gelir? Tek dileğim oğlumun ıslah olması, başka bir şey istemem şımarıklık olur.” İstanbul/2020
YILBAŞI

Bir Cevap Yazın