“ Benim babam, rahmetli hafızdı. Okumaya çok düşkündü. Camlı bir büfemiz vardı içi hep ciltli ciltli kitaplar. Annecağzım bile elleyemezdi orayı. Ondan sebep okumak, bende hep evvel ezelden beri imrenilecek bir şey, bir merak oldu. Heves duydum hep buna. Genç kızlığımda falan da hep okurdum. Kerime Nadirler, Cahit Uçuklar, sonra Tolstoy gibi mesela efendime söyleyeyim bütün o büyük yazarları hep okumuşumdur. Şimdi ama daha çok macera romanları okumayı seviyorum. 82 yaşındayım. Mahalle tezgahımız var bir tane, ben ona tekerlekli kütüphane diyorum. Sağ olsun tezgahın sahibi Kara oğlum, ben ne istersem getiriyor. Okunmuş kitap tabii ama ne zararı var. Beş liraya alıyorum tanesini sonra yenileri gelince değiştiriyorum. Benim bütün meşgalem bu işte. Sabah namazını kıldıktan sonra mutbağıma oturup başlıyorum okumağa. Haftada üç kitap oluyor bazen. Televizyon falan seyredemiyorum. Von, von, von başımda uğulduyor sesi. Hem hep iç karartıcı şeyler. En son mesela Dablıyuv Gırace Tüged diye bir yazarın “Sende Tanrıyı Gördüm” diye bir romanını okudum. Aman ne heyecan, ne heyecan. Avukat bir kızın yaşadıklarını anlatmış. Sonra Adirevs diye bir yazar var. Çatı diye romanları var. Bayılıyorum onlara. Onları mesela geri vermiyorum, evde tutuyorum. Sonra Jojo Moyis diye bir yazar var. Onun da çoğu kitabını okudum. “Paris’te Balayı” diye mesela ona bayılmıştım. Sipariş veriyorum bazen, mesela şimdi şu en son okuduğum Dablıyuv Gırace’nin diğer romanlarını getir dedim Kara oğluma. Ama az getiriyor macerayı ondan şikayetçiyim. Hep ansiklopedi, makale kitapları falan dolu tezgah. “Oğlum” diyorum “sen hiç eline ansiklopedi alıp okuyan adam gördün mü?” Taaa karşıdan getiriyormuş bi de yüklenip. Şimdiki hevesim bu işte; Dablıyuv Gırace’nin kitaplarını beklemek. Evde öyle okuyup çok sevdiklerim var, onları geri veremiyorum. Kızım kızıyor ama, “toz tutuyor, güve, böcek yapıyor” diyor. Ben de ; “Varsın yapsın, ben ölünce atarsınız hepsini, az daha hevesimi alayım” dedim. Atamıyorum ki ama. Geçen bana Barbıra Cartaland’la, Mave Binçi getirmiş Kara oğlum, üç birinden, dört birinden. Kapıcıyla kapıma kadar yolladı, öyle hatırnaz bir oğlan.” İstanbul/2019
“DABLIYUV GIRACE”

Bir Cevap Yazın