“İstanbul’u seviyorum ama burada yaşamaktan memnun değilim. Çünkü çok kalabalık ve çok fazla gereksiz insan olduğunu düşünüyorum İstanbul’da. Bu kalabalık benim enerjimi çekip alıyor, yaşama sevincimi öldürüyor. Mesela ben Rizeliyim. Rize’ye gittiğimde hiç İstanbul’u aramıyorum. Orada yapabileceğim iş olmadığı için burada olmak zorundayım. Beni İstanbul’a bağlayan şeyler; ailemin burada olması ve iş imkanları. O kadar. Başka beni bağlayan bir şey yok. Burada Starbucks’da baristalık yapıyorum ve sokak hayvanları için Empati 34 dergisini satıyorum. Bu derginin kazancıyla hayvanlara yuva yapıyoruz, mamalarını alıyoruz ve veteriner ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bu öğrencilerin çıkartmış olduğu bir dergi. Ama hayvanlardan çok korkuyorum o ayrı. Komik tabii ama öyle. Yani seviyorum ama aram iyi değil pek. Kedi, köpek hepsinden korkuyorum. Özellikle bir hayvan var ismini bile duyduğumda çok fena oluyorum. Kaşıntı basıyor tüm vücudumu. İsmini bile söyleyemiyorum. Şu anda en büyük hayalim yurtdışına çıkmak. Bir yolunu bulup gitmek. Onun dışında bir hayalim yok. Bu ülkede yaşayan insanlar beni sinir ediyor. Hiç sorgulamayan bu cahil kesimle yaşamak istemiyorum. Mesela en basitinden yere tükürmeyi, çöp atmayı kimseden çekinmeden, umursamazca yapmaları beni sinir ediyor. Mesela bu davranış özellikle benim oturduğum Sultanbeyli’de çok var. Allahtan full Kadıköy’deyim de eve sadece yatmaya gidiyorum. Bir de Taksim’den taşındık Sultanbeyli’ye düşün yani. Resmen gezegen değiştirdik. Böyle bir kültür farkı hayatımda görmedim. Babam bile Taksim’de bambaşka bir insanken Sultanbeyli’ye taşındığımız ilk hafta ormanda atletle mangal yakan bir adama dönüştü. Kültürel değişim böyle bir şey işte. Ama mecburen orada oturuyoruz. Benim hayalim gitmek ama, bir yolunu bulup bu ülkeden gitmek.” İstanbul /2019
Bir Cevap Yazın