“İstanbul’da yaşamanın artık köyde yaşamaktan farkı kalmadı bence. Ama başka gidecek yerimiz yok. İstanbul böyleyse diğer yerler nasıldır diye düşünüyorum, sonra da kendi sorduğum sorunun cevabına ürperiyorum. Prim yapan artık cahillik, görgüsüzlük, arsızlık. Bir haftadır yaşadıklarım mesela. Hepsi aynı hafta içinde oldu. Oturduğumuz apartman sıkışık bir sokakta. Dört gündür arabamı hep park ettiğim yerde bir koltuk görüyorum. Eski püskü, kolçakları, arkası ferforje bir şey. Tam kaldırımın dibine koymuşlar. Kapıcıya sorduruyorum, “ abla eşya gelecekmiş” diyor. Üşenmedim üç gün boyunca resim çektim. Eşya meşya geldiği yok. Bugün koltuğu kaldırımın üstüne güç bela çıkardım. Bir de ağır ki. İleriye çektiğim arabamı da getirdim koltuğun yerine park ettim. Baktım yan apartmandan bir kadın bağırıyor; “ koltuğu madem kaldırdın apartmanın içine koy!, bizim o koltuk” diye. Gafletime geldi, o ağır koltuğu sürükleye sürükleye dediği apartmanın önüne taşıdım. Zile bastı otomatiği açtı, ben de apartman girişine bıraktım. Sonra kendime öyle bir kızdım ki; “Sakat belime rağmen niye taşıdım o külçe gibi şeyi” diye. Meğer sonradan öğreniyorum, kadın, akşamları kocası işten geldiğinde arabasını rahat park etsin diye yer tutuyormuş. Utanmaza bak sen!. Bir de bana koltuğu taşıttı. Ama niye? Çünkü bizim görgümüz başka. Ne kadar uğraşırsan uğraş, o kadar cüretkar, o kadar arsız olamazsın. Olamadığın için de onlar seni ezer geçer. Böyle bu iş. Arsızlıkla baş edemezsin. Bugün de sabah bir kalktım, belediye sokaktaki ağaçları budamış. Ama nasıl budamak? Katletmiş hepsini. Tam balkonumun karşısında kocaman bir çınar vardı, yazın gölgesi balkonuma düşüyordu. Sen o koca çınarı yont, yont ufacık bir sopa gibi bırak. Yazık, günah. Benim boyum 1.62. O ulu çınar şimdi benden daha kısa bir odun parçası. Böyle üst üste gelince de ne tadın kalıyor ne huzurun. Kapını, bacanı kapatıp, köşene çelisen de bu zihniyet her yerde. Nereye gideceksin? Nerede insan gibi yaşayacaksın?” İstanbul/2019
“NEREYE GİDECEKSİN?”

Bir Cevap Yazın